Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasındaki jeopolitik gerilimin yaşandığı bir dönem olan Soğuk Savaş, 20. yüzyılın ikinci yarısının büyük bölümünde küresel politikaya hakim oldu. Soğuk Savaş’ın resmi sonu genellikle 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla işaretlenirken, pek çok uzman bunun etkilerinin uluslararası arenada hala devam ettiğini savunuyor. 2023 yılına girerken Soğuk Savaş’ın mevcut durumunu ve hâlâ aktif olarak kabul edilip edilemeyeceğini incelemekte fayda var.

Soğuk Savaş’ın devam eden etkisinin temel göstergelerinden biri büyük güçler arasında devam eden silahlanma yarışıdır. Hem ABD hem de Rusya nükleer cephaneliklerini modernleştiriyor ve her iki taraf da stratejik avantajı korumaya çalışıyor. Bu durum gerilimlerin artmasına ve nükleer caydırıcılık konusuna yeniden odaklanılmasına yol açtı. Ayrıca Çin gibi yükselen güçler de askeri yeteneklerini genişleterek küresel silahlanma yarışına daha fazla katkıda bulunuyor.

Soğuk Savaş’ın hâlâ devam ettiğini gösteren bir diğer husus ise vekâlet çatışmalarının yaygınlığıdır. Soğuk Savaş sırasında Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği, dünya çapındaki çatışmalarda sıklıkla karşıt tarafları desteklediler ve bu çatışmaları etki yaratma ve stratejik avantajlar elde etme aracı olarak kullandılar. Son yıllarda Suriye İç Savaşı ve Ukrayna’da devam eden gerginlikler gibi çatışmalarda da benzer dinamiklere tanık oluyoruz. Bu çatışmalar, Soğuk Savaş dönemindeki vekalet savaşlarını hatırlatacak şekilde, büyük güçler arasındaki jeopolitik rekabetin arenaları haline geldi.

Dahası, siber savaşın kullanımı, Soğuk Savaş’ı karakterize eden gizli operasyonları anımsatan, modern jeopolitiğin öne çıkan bir özelliği haline geldi. Hem devlet hem de devlet dışı aktörler, altyapıyı bozmak, hassas bilgileri çalmak ve siyasi süreçleri etkilemek için siber saldırılardan giderek daha fazla yararlanıyor. Bu saldırıların atfedilmesi genellikle zordur ve Soğuk Savaş operasyonlarının gizli doğasını yansıtır. Siber alan, büyük güçler için yeni bir savaş alanı haline geldi ve barış ile çatışma arasındaki çizgileri daha da bulanıklaştırdı.